10 Ağustos 2011 Çarşamba

Mesnevi, Mevlana Celaleddin-i Rumi

Dinle, dinle! Bu ney nasıl şikayet ediyor; nasıl anlatıyor ayrılıkları./
Diyor ki beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryadımla erkek de ağlayıp inlemiştir kadın da./
Ayrılıktan parça parça olmuş bir gönül isterim ki iştiyak derdini anlatayım ona./
Aslından uzak kalan kişi, yine buluşma zamanını arar./
Ben her toplulukta ağladım, inledim; iyi hallilerle de eş oldum kötü hallilerle de./
Herkes, kendi zannınca dost oldu bana; içimdeki sırlarımıysa kimse aramadı./
Benim sırrım, feryadımdan uzak değil; fakat gözde, kulakta o ışık yok./
Beden candan, can da bedenden gizli değil; fakat gözde ve kulakta o ışık yok./
Ateştir neyin bu sesi, yel değil. Kimde bu ateş yoksa, yok olsun o./
Aşk ateşidir ki neye düştü; aşk coşkunluğudur ki şaraba düştü./
Ney, bir dosttan ayrılana eştir, dosttur; perdeleri, perdelerimizi yırttı - gitti./
Ney, kanlarla dolu bir yolun sözünü etmede; Mecnun'un aşk hikayelerini anlatmada./
Ney gibi bir zehri, ney gibi bir panzehiri kim gördü? Ney gibi bir solukdaşı, bir iştiyak çekeni kim gördü?/
Bu aklın mahremi, akılsızdan başkası değildir; dile de kulaktan başka müşteri yoktur./
Gamımızla günler geçti, akşamlar oldu; günler yanlışlarla yoldaş kesildi de yandı - gitti./
Günler geçtiyse, de ki: Geçin, gidin, pervamız yok. Sen kal ey dost, temizlikte sana benzer yok./
Balıktan başka herkes suya kandı; rızkı olmayanın da günü uzadıkça uzadı./
Ham, pişkşin, olgun kişinin halini hiç mi hiç anlayamaz; öyleyse sözü kısa kesmek gerek vesselam./

Türkçesi: Abdülbaki Gölpınarlı
Mesnevi'nin ilk onsekiz beyitidir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder